Bush'un bir solukluk Afrika gezisi

-
Aa
+
a
a
a

Ekonomisi İsviçre'nin 60 bin nüfuslu Davos kasabasınınkinden daha küçük. Dünya ekonomik üretimindeki payı yüzde 1, dünya ticaretindeki payı yüzde 2. Yolların yüzde 16'sı asfalt, 100 kişiden 1'inin telefonu, 10 kişiden 2'sinin elektriği var, kırsal kesimde yaşayan 4 kişiden 3'ü sağlık hizmeti görmüyor… HIV virüsü bulaşan 28.5 milyon kişiden sadece 30 bini tedavi görebiliyor... İç savaşlar, AIDS, yoksulluk, kuraklık ve ırk ayrımı Afrika'nın değişmeyen gündemi...

ABD Başkanı George W. Bush, 5 günlük ziyaret için sırasıyla Senegal, Güney Afrika, Botsvana, Uganda vepetrol zengini Nijerya'da temaslarda bulundu. Bush'un bir solukluk Afrika gezisindeki ülkelerin her biri farklı bir temaya göre seçildi. İç çatışmaların az olduğu ve 'demokratik' sistemleri belli oranda gerçekleştiren ülkeleri ziyaret etmesi dikkat çekiciydi. Ortadoğu'dan sonra rotasını Afrika'ya çeviren Washington'un gündemi kuşkusuz kıtanın gündeminden çok farklıydı. Bush'un gündeminde serbest ticaret ve kalkınma yardımının desteklenmesi, AIDS ile mücadele, demokrasi ve insan hakları yazılı olsa da temel gündemini uluslararası terörizm, petrol ve kıtada yeni üstlerin inşa edilmesi teşkil etti.

 

Amerikan lideri, gezi öncesi 'Afrika'nın çok stratejik bir öneme' sahip olduğuna dikkat çekti. Oysa 2000 seçimleri öncesinde Bush, Afrika'nın "ulusal stratejik çıkarları için artık önemli olmadığını" söylemişti. 11 Eylül saldırıları, El Kaide'nin Kenya ve Tanzanya'da gerçekleştirdiği saldırıların ardından Washington'un Afrika'ya ilgisi daha da pekişti.

 

Ham petrolünün yüzde 16'sı Afrika'dan

 

Amerikan yönetiminin ilgilendiği başka konular da var Afrika'da. Bunların başında da petrol geliyor. Angola, Gabon ve Nijerya açıklarında muazzam petrol yataklarının bulunması ardından Gine Körfezi stratejik olarak kıtanın en önemli bölgelerinden biri haline geldi. Aşırı sıcaklar, ulaşım zorlukları ve çöl koşullarından ötürü petrol arama çalışmaları yapılmasa da Sahra Çölü'nün güneyindeki Çad gibi Afrika ülkeleri Amerika'nın dış politikasında her zaman önemli rol oynuyor.

 

Güvenli enerji kaynakları sağlamak Bush yönetimi için daima öncelikli oldu. Ve Washington yönetimi özellikle 11 Eylül'den sonra kaynaklarını çeşitlendirmeye büyük önem verdi. Nijerya kendine bir yer edinmiş konumdaki üreticilerden biri. Kıtadaki başka ülkelerin de petrol rezervleri var. Bunların kullanıma açılması, küresel kaynaklara katkı sağlayabilir, ama Ortadoğu'nun piyasadaki hakim konumunu değiştirmez. Afrika'daki rezervlerin ölçütü daha düşük ve küresel rezervlerin sadece yüzde 10'u kadar. Bunun büyük bölümü denizde, bir kısmı da çölün derinliklerinde. Yani çıkarılması çok daha zor ve pahalı. Amerika mevcut durumda ham petrolün yüzde 16'sı Batı Afrika'dan ithal ediyor.

 

Bush, görüşmelerde 'Amerika'nın endişelerini' Afrikalı liderlere aktardı. Afrikalı liderler ise daha farklı bir konuyu, iç savaşı, AIDS'i ve yoksulluğu anlattı. Nelson Mandela ve diğer Afrikalı liderler, Bush'un gezisine ilişkin yaptıkları açıklamalarda, Afrika'nın terörizmden çok daha acil sorunları bulunduğunu belirterek bunların başında da yoksulluk ve AIDS ile mücadeleye dikkat çektiler. Bush yönetiminin Afrika'da AIDS'e karşı mücadele için 15 milyar dolar ayırması uluslararası alanda büyük bir memnuniyetle karşılanmıştı. Fakat Afrikalı insan hakları kuruluşları, Bush'un bu yardımına da kuşkuyla yaklaşıyor. Üzerinde konuşulan 15 milyar dolara gelince, bir kere 2003 yılı için ayrılan tek kuruş para yok. 2004 yılı içinse yarım milyar dolardan az bir miktar ayrılmış durumda. Dolayısıyla AIDS için hortumun ucundan kaç dolar çıkacağı belli değil. Bush yönetimi sadece Küresel AIDS Fonu'na 1 milyar dolar vereceğini söylüyor. Geri kalan 14 milyar doların nereye gideceği belirsiz.

 

ABD Afrika tarımını çökertiyor

 

Bush, Afrika gezisinde dünyanın en yoksul kıtasını sefaletten kurtarmak gerektiğini de söyledi. Bu noktada kilit önemde bir tutum ise Amerikan yönetimlerinin kıta ürünlerine yönelik politikaları. Lesoto gibi Bazı Afrika ülkelerinin ürünlerine yönelik gümrük vergilerinin kaldırılması, yer yer önemli değişimlere yol açtı. Binlerce kişi iş olanağına kavuştu. Ancak bu Afrika ülkelerinin kendi kaderlerini belirleme şansına ne kadar sahip oldukları sorusuna henüz olumlu bir yanıt üretmekten uzak...

Çünkü Washington diğer alanlarda Afrika'ya uyguladığı ticaret engellerini kaldırmakta ilgisiz. Örneğin

Nijerya Devlet Başkanı Olusegun Obasanjo ile George W. Bush (AP)

Amerika'nın kendi tarım sektörüne sağladığı destek serbest ticaret ilkelerini zedelediği gibi Afrika’da tarımı çökertiyor. Afrikalı liderler Beyaz Saray'ın kara kıtaya adil davranması gerektiğini belirterek, burasını sadece soğuk savaş durumlarında kullanıp ardından bir köşeye atmasından ciddi anlamda rahatsız.

 

Nitekim bu konuya dikkat çeken Afrika'nın en yoksul ülkelerinden ikisi olan Mali ile Burkina Faso'nun liderleri, New York Times gazetesine yazdıkları ortak makalede, Amerikalı pamuk üreticisine yılda 3 milyar dolar devlet desteği verilmesinin, bazı Afrika ülkelerinin ekonomisine zarar verdiğini vurguladı. Yoksul ülkeler arasında Çad ve Benin de sayılıyor. Bu dört ülkenin ihracatlarının yüzde 40'ı pamuk ürününe dayanıyor. Devlet desteğinin dünyadaki pamuk fiyatlarının doğal şekilde oluşmasını engellediğini söyleyen Afrikalı liderler, bu şekilde uluslararası ticaretteki rekabet gücünü kaybettiklerinin altını çiziyor.

 

Bush ziyaretinin ilk gününde dikkatleri Amerika'nın Afrika ile geçmişte kalan karanlık ilişkilerine çevirdi. Yüz binlerce Afrikalı kölenin zincirlere vurularak gemilerle ‘yeni dünya’ya nakledildiği ana merkezlerden biri olan Senegal açıklarındaki Gori adasını ziyaret eden Bush, köle ticaretinden ötürü neredeyse Afrika'dan özür dileyecekti. Ancak buradaki konuşmasında, köle ticaretini tarihin en büyük suçlarından biri olarak tanımladı ve şöyle devam etti: “Yüzlerce yıl boyunca farklı kıtalardan insanlar bu adada korku ve zulüm altında kaldı. Geçmişte bu adada yaşam ve özgürlük insanlardan çalınarak satılan bir şeydi. İnsanlar bu adaya naklediliyor, burada tasnif ediliyor, tartılıyor, vücutlarına satıldıkları ticari kuruluşların damgası vuruluyor. Daha sonra da kargo olarak gemilere yükleniyor ve dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkarılıyordu.”

 

Piyasa mekanizmasına güvenilmez

 

Amerika'nın kölecilik geçmişi bu ziyaretin önemli bir gündem maddesiyle de ilişkili. Birçok Afrika ülkesi ve BM ilk başta Amerika'dan dönen özgürlüğünü kazanmış eski köleler tarafından kurulan Liberya'ya Washington'un müdahale etmesini istiyor şimdi. Gori adasının ziyaretinden önce Senegal'in Başkenti Dakar'da Bush ile bir araya gelen 7 Batı Afrika ülkesi lideri, ABD'nin kanlı bir iç savaş girdabı içindeki Liberya'ya askeri güç gönderme isteğini yineledi. ABD Dışişleri Bakanlığı bu isteği desteklerken, Savunma Bakanlığı Afganistan ve Irak'tan sonra yeni bir askeri yükümlülük altına girmeye karşı çıkıyor. Bush'un konuyla ilgili kararını bugün açıklaması bekleniyor.

 

Bush'un Afrika gezisinin en önemli durağı kuşkusuz Güney Afrika'ydı. Bunun başlıca nedeni ise bu ülkenin Afrika kıtasındaki siyasi ve ekonomik gücü. Ve bu yüzden Güney Afrika ile pürüzsüz veya mümkün olduğunca az pürüzlü bir ilişki sağlanması, kıtaya yönelik politikalarında Amerika için kilit öneme sahip. Güney Afrika'nın ise Washington'dan birçok beklentisi ve talebi var. Güney Afrika'nın en temel sorunu yoksulluk. Sayısız başka sorunu da buna bağlamak mümkün. Öte yandan da ırkçı rejimden kalma sorunların çoğu olduğu gibi duruyor. Ülkede beyazlar halen ekonominin yüzde 75'ini elinde bulunduruyor. Siyahların büyük bir bölümü fakirlik ve bulaşıcı hastalıkların pençesinde.

 

Güney Afrika Cumhurbaşkanı Thabo Mbeki, Bush'un gezisi sırasında küresel yoksulluğun üstesinden gelmede piyasa mekanizmasına güvenilemeyeceğini söyledi. Bu ise Amerikan yönetiminin pek paylaşmayacağı bir görüş. Peki Güney Afrika yönetimi ile ABD bu konudaki görüş ayrılığını aşabilir mi? Mbeki, birçok konuda ABD yönetimiyle farklı görüşlere sahip olduğunu söyledi. Irak bunun bir örneği. Ancak Amerika ile iyi ilişkiler geliştirmek istediğini de ekledi. Bush'un Güney Afrika durağında yaşanan diğer bir önemli gelişme de binlerce kişinin gösteri yapmasıydı. Sendikalar, demokratik kitle kuruluşlarının organize ettiği eylemde göstericiler, ABD'nin Güney Afrika Cumhuriyeti'ni kıtada polisi olarak kullanmak istediğine dikkat çekti. Nitekim Bush, Mbeki ile görüşmesinde amaçlarının aynı olduğunu ve Mbeki'yi Zimbabve ile muhalefet arasında iletişimi sağlayacak tarafsız bir arabulucu olarak gördüğünü söyledi. Mbeki ise Zimbabve'de görüşmelerin sürdüğünü kaydetti. Ancak bu açıklamanın hemen ardından Zimbabve'nin muhalefet lideri görüşmelerin yapılmadığını söyleyerek Mbeki'yi yalanlandı.

 

Bush'un ziyaret ettiği diğer bir ülke de Bostvana'ydı. Kıtanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip olan Bostvana aynı zamanda AIDS'e yol açan HIV virüsünün en yaygın olduğu ülke. Bostvana Afrika'nın hem en iyisi, hem de en kötüsü olması bakımından önem kazanıyor. Bu ülke dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip. Başarılı bir madencilik sektörü ve gelişmekte olan bir demokrasisi var. Zengin elmas yataklarına sahip olan Botsvana aynı zamanda Afrika'da kişi başına milli gelirin en yüksek olduğu ülkelerden biri. Ve dünyada HIV vakalarının en çok rastlandığı ülke. Yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 40'ı HIV virüsü taşıyıcısı.

 

Uganda'yı üs olarak kullanmak istiyor

 

Bush'un ziyaretinin önemli ayaklarından biri de Uganda’ydı. Çünkü ABD yönetimi Uganda'yı Sudan'a karşı üs olarak kullanmak istediğine dair hesaplar yapıyor. AIDS ile mücadele konusunda Uganda büyük yol kat etti. Uganda'da HIV virüsü yüzde 6 oranında. Kıtadaki diğer ülkelere göre bu büyük bir başarı. Kilit önemdeki ilaçlar maliyetleri nedeniyle ihtiyaç sahiplerinin ancak yüzde 10'una ulaşıyor. 'Afrika aynı zamanda Batılı ilaç tröstlerinin katı patent politikaları altında en çok ezilen bölge. Örneğin Güney Afrika AIDS'e karşı ucuz ilaç kullanacağını açıklayınca, aralarında birçok Amerikan şirketinin de bulunduğu 39 ilaç üreticisi Güney Afrika hükümetini mahkemeye vermişti.' Bu soruna dikkat çeken Uganda Cumhurbaşkanı Yoweri Museveni de Bush'tan AIDS ilaçlarına Ugandalı hastaların daha rahat ulaşabilmesini sağlamasını talep etti. Ülkenin gündemindeki diğer bir ciddi sorun ise kuzeydeki çatışmalar. Uluslararası kuruluşlar Amerika'nın Uganda yönetimine kuzeydeki sorunları çözme yönünde baskı yapmasını istiyor. Ancak askeri çözümün işe yaramayacağını da belirtiyorlar.

 

Bush, temaslarının son gününde Nijerya'daydı. Nijerya dünyadaki en büyük petrol ihracatçısı ülkelerinden biri. Aynı zamanda Batı Afrika'nın da en büyük ülkesi olan Nijerya, bölge siyasetinde son derece önemli bir yere sahip. Ancak son dönemlerdeki petrol işçilerinin grevleri sonucu ülkede gerilim artıyor. Nijerya'da Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu ülkenin kuzeyindeki Kano kentinde binlerce kişi Bush'un ziyaretini protesto etti. Şii cemaatinin lideri, Nijerya Devlet Başkanı Obasanjo'nun Amerika'nın bir kuklası olduğunu ve ülkeyi yeniden kolonileştirmek istediğini öne sürmüştü.

 

Bush insan haklarından AİDS ile mücadeleye kadar birçok konuda Afrikalılara vaatlerde bulundu. Ancak kıta insanları, Avrupa ile ABD arasındaki ekonomik ve siyasi rekabetin sonucu tam bir felaketin eşiğinde. Elmas madenleri, petrol ve doğal kaynak zengini kara kıtada savaşların, göçlerin yol açtığı hastalıklar sonucu milyonlarca insan ölüm ile pençeleşiyor. “Afrika kıtasındaki çatışmalar ve diğer sorunlar öncelikle Afrika ülkeleri tarafından çözülmeli.” Bush bu sözleri ziyaretini tamamlayarak ayrıldıktan sonra söyledi. Amerikan yönetimi nasıl sunarsa sunsun, 'terörizm', Afrika kıtasının karşı karşıya olduğu tek sorun değil. Afrika'dan söz ederken, iç savaşlardan, AİDS salgınından, kıtlıktan ve devasa bir yoksulluktan bahsetmek gerekiyor. Amerikan yönetiminin bu asıl büyük sorunlara ilişkin önerebileceği pek fazla bir şey yok gibi.